Benlik Kavramı nedir? (Psikoterapi ve Benlik)
Ben, benlik ve kişilik genellikle aynı anlamda kullanılır. Kişiyi o kişi yapar, kişiyi başkalarından ayıran duygu, tutum ve davranışların örgütlenmiş bütünlüğünü anlatır. Benlik kavramı, insanın kendi benliğini algılama ve kavrama biçimi olarak tanımlanır. Kişinin kendini nasıl görür ve kendisine nasıl değer verir, bunları anlatır.
“Ben” veya “Benlik” iletişimin merkezi olarak kabul edilebilir. Kişinin beden yapısı ruhi ve sosyal işlevleriyle kurmuş olduğu iletişimden gelen iletilerin çözüldüğü ve yorumlandığı katmandır. Benliğin görevlerinden en önemlileri şunlardır: İçgüdülerden ve dürtülerden kaynaklanan güdüleri kontrol etmek ve düzenlemek; çevreyle bağlantı kurmak; gerçeği tanımak, denemek, anlamak; gerçeğe uyum sağlamak; çevreden gelen uyarımları sınırlamak, sıralamak; algılamak, saklamak, yargıya varmak, kavramları birleştirmek; geleceğe ilişkin beklentiler ve amaçlar saptamak, kaygıdan kurtaran savunmalar düzenlemek.
Benlik, bireyin kendisi hakkında edindiği bilinç, dış dünyanın doğrudan etkilerine açık olan dürtülerin kontrolünü sağlayan katmandır.
Benlik kişinin kendisini ayrı bir birey olarak tanımlama deneyimidir.
İnsanlardan gelecek olumlu tepkilere kişi kendine verdiği değeri koruyabilmesi için gerek duymaktadır. Benlik psikolojisi bunun önemini vurgular.
Benlik, sosyal etkileşimlerin sonucunda oluşur ve sosyal konumda yer alır, bu yüzden sosyal bir üründür. Benliği kişilikten de bu ayırır. Kişinin kendini nasıl algıladığı, kendisi ile ilgili farkındalığı benliktir.
Benlik, bireyin gereksinimlerini, yeteneklerini, güdülerini ve haklarını içeren bireye ait özelliklerden oluşan bir varlık olarak görülmüştür. Benliğin yapısı, dünyayı, başkalarını ve bireyin kendisini nasıl görüp algıladığını belirler, her türlü duygu düşünce ve davranışı etkiler.
İç varlığımızın bütününü teşkil eden benlik, kişilik gibi karmaşık bir kavramdır. Bu Karmaşık kavramı çözümleyecek olursak benlik belki şu sorunların cevaplarını içerir:
- A) Ben neyim? Bu sorunun cevabını bazı kimseler, “ben beceriksizim, aptalım, çirkinim” diye cevaplandırabilir. Bir başkası ise hakkında “ben akıllıyım, güzelim, becerikliyim, sevimliyim” diye daha olumlu bir kanısı olabilir.
- B) Ben ne yapabilirim? Bende ne gibi yeterlilikler var? “Ben iyi konuşurum, güzel resim yaparım, müzikten anlarım, matematiğe kabiliyetim var” gibi kendimizde ne gibi yetenekler olduğuna ilişkin kanılarımız benliğin bir yanını oluşturur.
Benliğin bu yanı da bireyin kendisi tarafından olumlu, ya da olumsuz olarak değerlendirilmiş olabilir.
- C) Benim için neler değerlidir? Ben ne yapmalıyım ve ne yapmamalıyım? Örneğin, “başkalarına yardım etmeliyim”, “para kazanmalıyım”, “kopya çekmemeliyim”, ya da “yakalanmamak şartıyla kopya çekmekte bir sakınca yoktur”, “her şeyden önce kendimi düşünmeliyim” gibi bireyin içinde bulunduğu toplumdan kendine göre edindiği az çok olumlu ya da olumsuz yargılardan meydana gelen bir değerler sistemi vardır. Bu da benliğin önemli bir yanıdır.
- D) Hayatta ne istiyorum? Doktor, mühendis, öğretmen, sanatkâr, iyi bir ev kadını veya evcimen bir aile reisi olmak, sosyeteye mensup iyi giyinen bir insan olmak gibi çeşitli emel ve idealler de benliğin bir yanını oluşturur.
Lecky, iyi bir ruh sağlığı için benlik tasarımı ile özellikle ideal benlik (bireyin ne olması, nasıl davranması gerektiğine ilişkin kendisine mal ettiği değer yargıları) ile gerçek yaşantıları arasında iyi bir ahenk ve tutarlılık olmasının önemine dikkati çekmiştir. Bir insan ne kadar benlik tasarımına uygun davranabilirse, kendini o kadar rahat hisseder, ideal benliğine ne kadar ters düsen yaşantıların etkisinde kalırsa, o kadar huzuru kaçar ve kaygılanır. Kendi değer yargıları ve ideallerine uygun davranmak insanın kendine olan saygısını, güvenini ve mutluluğunu artırır. Ruh sağlığı yerinde bir kimse kendi benlik tasarımına az çok duyarlı davranabilen kimsedir.
Strong (1957) dört temel benlik kavramından bahseder.
Bunlar:
- Kişinin benlik değeri, rolleri ve yeteneklerinin olan “bütünsel benlik kavramı”,
- Başarı ve ya başarısızlık gibi düzensiz ve geçici olaylardan etkilenen duruma göre değişen “değişken benlik kavramı”,
- Başkalarının kişiyi kabul etmesi ve kişinin sosyal yeterliliğine bağlı olan “sosyal benlik kavramı”,
- Kişinin olmak istediği benlik yapısını ifade eden “ideal benlik”tir.
Benlik kavramı, insan kişiliğinin temelinde bulunan ve birey için çok önemli olan algı, duygu ve düşüncelerin bütünü olarak tanımlanır. Benlik kavramı, bireyin algıladığı biçimde kendisinin ne olduğunun, neyi niçin yapmak istediğinin bir ifadesidir. İnsanlar arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları ortaya çıkarır.
Benlik kuramlarına bakıldığında benliğin genel özellikleri şöyle sıralanabilir:
- İyimser yaklaşımlardır: Benlik kuramlarının en önemli özelliklerinden biri, insan doğasına iyimser bakmalarıdır. Freud insanı iç dürtülerin elinde devamlı sürüklenen saldırgan ve kötü bir varlık, öğrenme psikologları, çevresel koşulların tutsağı olarak görürken, benlik kuramcıları, insan sürekli mutluluk aradığına, kendisi ve doğasıyla uyum içinde yasamak için bilinçli olarak seçimler yaptığına inanır.
- Mekanik olmayan yaklaşımlardır: Freud’un ve öğrenme kuramlarının insana yaklaşımı oldukça mekaniktir. Benlik kuramı bireyin, yaşamını doyumluluğa ulaştırma yönünde devamlı seçim yaptığını savunur. Birey son derece karmaşık bir organizmadır ve kendi kaderi üzerinde kendisinin karar verme gücü vardır. Birey, iyiye gitme, gelişme ve mutluluğa ulaşma yönünde kararlar verir.
- “Şimdi ve burada” yaklaşımı: Benlik kuramcıları kişinin başından geçmiş daha önceki olaylara önemsemezler ve çocukluktaki olayların yetişkinlik döneminde bireylerin davranışlarını belirlediğini kabul etmezler. Şu anda bireyin kendisini ve çevresini nasıl algıladığı ve seçimlerini nasıl yaptığına önem verirler.
James (1890), benliği ikiye ayırır. Benliğin bir yönü özne olan “ben”, diğeri ise nesne olan “ben” olarak değerlendirilir. Benliğin öznel yönü, aktif olarak algılayan, hisseden, deneyimleyen, hayal kuran, hatırlayan, seçim ve plan yapan yönüdür. Nesne olan “ben” ise yaşantının ve deneyimin nesnesidir. Nesne ben, pasif ve etkilenendir. Nesne “ben”in üç yönü vardır: Fiziksel ben, sosyal ben ve manevi ben. Fiziksel ben; beden, giyim, aile, ev, mal-mülk ve üretimi içerir. Sosyal ben; itibar, tanınma, ün ve başkalarının gözünde onurlu olmayı içerir. Manevi ben ise, üst bilişsel faaliyetler, duygulanım, inanç sistemi ve bu doğrultudaki davranışları içermektedir.
Benlik kavramı C. Rogers’ın geliştirdiği “Fenomenolojik Benlik Kuramı”ın da önemli bir yer tutar. Bu kurama göre her birey kendisinin merkez olduğu bir evrende yaşar. Herkesi etkileyen kesin gerçekler yoktur. Herkesin kendisine özgü gerçek olan olguları vardır. Bireyler çevrelerini nasıl algılıyorlarsa, ona göre davranırlar. Algılanan çevre birey için gerçek çevredir. Herkes için gerçek “kendine özgüdür” (Hjelle-Ziegler, 1981, s. 406). Bireylerin birbirlerinden farklı tepkiler göstermeleri çevrelerini farklı olarak algılamaları ve farklı yorumlamaları, farklı kişilik ve benlik sahibi olmalarındandır.
Rogers’a göre benlik, kişinin kendisiyle ilgili olan düşünceleri, algılamaları ve kanaatlerini içerir. Benlik bilinci kişinin kendisini nasıl gördüğünü özetler. Benlik bilinci iyi kötü ya da ortada olabilir. Rogers’a göre kişilerin bir gerçek benlikleri bir de ideal benlikleri bulunmaktadır. Eğer kişinin ideal benliği yüksek veya düşük ise ancak gerçek benlik ideal benliğe ulaşabiliyorsa o zaman ahenkli bir benlik uyumu görülmektedir. Aksi bir durumda ortaya sorunların çıkacağı görüşü ortaya atılmaktadır.
Rogers; benliğin, “ben” i tanımlayan bütün fikir, algı ve değerlerden ibaret olduğunu belirtir. “Ben kimim” ve ya “ne yapabilirim”in farkında olmayı kapsar. Algılanan bu benlik, kişinin hem dünyayı hem de kendi davranışını algılayışını etkiler. Benlik kavramının gerçeği yansıtması gerekmez. Kişi çok başarılı olabilir ama kendisini başarısız olarak görebilir. Rogers benlik bilincine önem verir. Bir bireyin benlik bilinci onun kendisiyle ilgili düşüncelerini, algılamalarını ve kanaatlerini içerir. Benlik bilinci bizim kendimizi nasıl gördüğümüzü özetler. Olumlu bir benlik bilinci geliştirebilmemiz için koşulsuz sevgi içinde yetişmemiz gerekir. (http://w2.anadolu.edu.tr/aos/kitap/ehsm/1024/unite08.pdf)
Rosenberg, benlik kavramını, kişinin kendine yönelttiği duygu ve düşüncelerin bir toplamı olarak açıklar. Benlik kavramı kişinin sosyal kimliğini tanımlar (Rosenberg, 1965).
Cooley, kişinin “ben” olarak kabul ettiği duyguların “ben olmayan” olarak kabul ettiği duygulardan daha baskın olduğunu söyler. Ona göre benlik içinde bulunduğu ortamdan soyutlanamaz. Bireyin kendini başkalarının algıladığı gibi algılamasını “Ayna Benlik” olarak tanımlamıştır. Buna göre kişinin kendisini başkalarının nasıl algıladığı, buna yarattığı tepki ve benliğine ilişkin şahsi duyguları üç temel öğedir.
Benlik kavramının gelişimini etkileyen en önemli kuramlardan bir tanesi Psikanalitik kuramdır. Bu kuramda “benlik” sözcüğü “ego” anlamında kullanılmıştır. Freud “ben” den açık şekilde söz etmemiştir. Freud’a göre “ego”, kişinin birincil isteklerine (id) hizmet veren veya “süperego”nun yatıştırmasıyla kişinin gerçeklikle alışverişini mümkün kılan bir işlevi kapsamaktadır. Burada Ego; düşünme algılama, muhakeme, dikkat, hatırlama gibi bilişsel süreçleri içerir.
Freud’a göre insanın özünü haz ilkesi belirlediği için kişiliğin temelini ilkel benlik (id) oluşturur. Bu nedenle benliğin görevi haz ilkesinin amaçlarını yerine getirmektir.
Benlik egodan daha kapsamlı bir yapıdır. Kişiliğin hem bilinçli hem de bilinçsiz yönünü temsil eder.
Jung’a göre “ben”kişiliği örgütler. İnsanın kendini gerçekleştirebilmesi için ego’nun işbirliği olmazı lazım gelir. Eğer ego, ben’in çağrılarına uymaz ve bilinç dışı içeriğin ben’e ulaşmasına fırsat vermezse insan kendisini tanıyabilme olanağından yoksun kalır. Jung’a göre ben, yasamın amacı ve birey olmanın gerçek anlatımıdır.
Adler (1963)’e göre, kişilik bireyin kendisine, diğer insanlara ve topluma karşı geliştirdiği tutumların bir ürünü olarak gelişir. Kişilerarası ilişkiler ve diğer toplumsal etmenler insanın kendisi hakkında geliştirdiği imgenin başlıca belirleyicileridir. Adler kuramında kişilik gelişimi üzerinde ana-babanın, özellikle annenin tutumlarını ve kardeşler arasındaki ilişkilerin niteliğini çok önemli bulmaktadır. Adler ailedeki diğer çocukların varlığının ve dünyaya geliş sırasının kişilik üzerindeki önemine ilk dikkat çeken kuramcıdır. Adler çocukluk dönemindeki etkileşimler sonucu kişinin kendisine özgü bir davranış örüntüsü gerçekleştirdiğini savunur ve buna yaşam biçimi adını verir. Yaşam biçimi; yaşlara kadar biçimlenir, bireyin amaçlarını, değer yargılarını, kendisine ve dünyasına ilişkin görüşlerini, amaçlarına ulaşabilmek için geliştirdiği davranışları içerir. İnsan giderek yaşadığı birçok duruma karşı bir genel tepki örüntüsü geliştirir ki, bu genel tepki benlik, ego ya da kişilik gibi kavramlarla eş anlamlıdır.
Horney, kusurlu benlik gelişiminin çocukluk döneminde, aile içi ilişkilerdeki aksaklıklar sonucu ortaya çıktığının ve ayrıca, Sosyo kültürel etmenlerin de bu sureci önemli derecede etkilediğini savunmuştur. Çocuğun sağlıklı bir kişilik geliştirebilmesi için sevgi, destek ve anlayışın sağlanabildiği bir ortamın olması gerektiğini, aksi taktirde anksiyetenin oluşabileceğini ifade eden Horney, Freud’un benliğin sürekli kusursuzluğa ulaşmaya çabaladığı görüsünü eleştirerek, Freud’un ego adını verdiği kişilik parçasının sadece nevrotik kişilerde olduğunu ifade etmektedir. Benlik gelişiminin sadece ilk çocukluk yıllarında değil, orta yas ve yetişkinlikte de devam edebileceğini belirtmektedir.
Coopersmith’e göre benlik kavramı tek boyutlu bir yapıdır. Piers ve Harris’e göre benlik kavramı tek ve çok boyutlu yaklaşımların birleşimidir.
Kohut’un “self-kendilik psikolojisi” kuramına göre, bireyin yaşamında önemli olan varlıklar kendiliğin bir uzantısı olarak yer alır. Bu kişiler kişinin kaygısının yatıştırılması ve hazzı paylaşarak sürekliliğinin sağlanması için önemlidir. Self psikolojisinde sosyal ilişkiler kişinin kendine verdiği değer ve bütünlüğünün korunabilmesi için önemlidir. Kohut nesne ilişkileri ve benliğin yükselmesinin gelişim için iki önemli yol olduğunu belirtir.
Kohut (1971)’un öncülüğünde gelişen ve çağdaş Psikanalitik kuramlardan biri olan kendilik psikolojisi, kendiliği (self), benlik (ego) içinde yer alan bir kendilik tasarımı (self-representation), kişinin kendini algılayış biçimi ve kendisiyle ilgili imgeler bütünü şeklinde düşünmüştür. İkinci kuramında ise kendilik, bir üst örgütlenme, “kişiliğin çekirdeği, algıların ve girişimlerin merkezi” seklinde nitelendirilir ve tüm psikopatoloji alanına açıklama getirmeyi hedefler.
Benliğin gelişimi sürecinde kendisiyle ilgili olumlu uyaranlar alan kişi, kendini değerli görür, kendine saygı duyar. Benliğin gelişimi, uyumu ve sürekliliği, kişinin kendine saygısına bağlı olmaktadır. Benliğin var olması çevre ve kişi tarafından kabul edilmesine, değer vermesine ve saygın olmasına bağlıdır. Bu yüzden benlik saygısı benlik kavramının en önemli bölümünü oluşturmaktadır.